KABUS-NAME
Niye askımı bulamıyordum nerelerdeydi?
Yoksa benim istediğim kalp çok büyüktü de
Nakliye arabasına sığdıramamışlar mıydı?
Halbuki 250 gr. bile yeterdi!
Gece bulurum belki dedim aradım çıkıp yalınayak.
Ayaklarım üşümüştü.
Olsun üşüşündü zararı yoktu.
Yollara,parklara,bahçelere,her yere baktım.
Bir tek çöp tenekesi kalmıştı.
Hah!bulmuştum işte oradaydı.
Bir ay geçti aradan,
Bir gün geldi çattı ansızın.
Yok canım yanlış anlamamışımdır,
Basbayağı kol kola girmiş,
Sarmaş dolaş gidiyorlardı Kordon’da
Kafamı yokladım iki üç sefer,
Boynuz çıktı sanmıştım.
Halbuki gündüz kapıya vurduğumda şişmişti kafam?
Güldüm kendi kendime,
Ben güldükçe gözlerim ağladı,
Gözlerim şakadan güldükçe kalbim ağladı.
Alt komşu geldi ne oldu diye.
Evi su bastı sanmış,
Hani şiirde adını duyurup ünlü olacak ya!
Koyun can derdinde kasapsa mal.
Bu arada adı Melahat
Meloş der komşuları kısaca O’na
Bir gün bitti,diğeri geldi.
O gitti öteki,beriki,daha gerideki
Gözlerim sustu ama kalbim hala ağlıyordu.
Son gelişmelere göreyse:
Susmaya falan niyeti yokmuş.
03 Ocak 1999-23:50
KURTLU GÖKYÜZÜ-1
Manda yuva yapar mıydı acaba
Söğüt dalına her zaman?
Yoksa bu bir dedikodudan ibaret miydi?
Ben sevsem eller alabilir miydi?
Yok canım!
O’nu benden alacak elin,
Okey dışarı atmaktan başka şansı yoktu.
Ve çift okey de bendeydi.
Bunu çok az kişi biliyordu.
İşin sırrı olindeydi.
Olin’in sırrıysa iki kere rafine olmasıydı.
Ama bir gün Olin fabrikasının
Veliahdı çıkageldi ansızın
Altındaki açık sarı otomobiliyle,
Gökyüzüne uçuverdiler.
Bir yarasa misali.
Gökten üç elma düştü,
Üç büyük,kırmızı,kurtlu elma
Ah!Gülpembe ah!Sende sevebilseydin,
Benim seni sevebildiğim kadar.
KURTLU GÖKYÜZÜ-2
İlk pilavını orada yaparsın,
Yanık kokar buram buram,
Ve kahverengidir pirinçler.
Yiyenler bulgur pilavı harika diyerek
Dalga geçer seninle.
İlk dayağını orada yersin belki de.
Sen bize benzemiyorsun diyerek,
Saldırır kahpeler koloni halinde.
Kola yerine süt içip
Hamburger yerine bulgur pilavı yemeni isterler
Ve bir kıza yan gözle bile bakmamanı.
Bakarsan vay haline vay!
CD’den saat ve yataktan sehpa yaparsın.
Duvarların yine orada dolar resimlerle,
Seni anlatan senlerle...
Kırışık perdeyle orada tanışırsın
Ve ütüsüz pantolonla.
Mavi pantolonunun siyah olduğunu görenler
Hayırlı olsun derler.
Anlatamazsın onun eski pantolon olduğunu
Ve içine kapanırsın.
Sigarayı bırakmaya çalışırsın.
127.denemede bırakırsın ama
ertesi gün pipo içerken görürler seni.
O,sigara değil der teselli edersin kendini.
Gecelerin şişik gözlü prensi olur,
Nescafeyi yemeye başlarsın,
Uzun ve iğrenç sınav gecelerinde
Ve her moladaki sigaranın hayali...
Yine aynı kızdan hoşlanırsın,
En yakın arkadaşınla.
Üçünüz otururken arkadaşın uyuyuverir.
Neler geçer aklından kötü kötü
Tövbeler olsun...
Uzun saçına ve top sakalına bakarlar sınavda,
Kağıt yerine;
Ne kadar aykırıysan o kadar kötü.
Yine de sen boşver ve inadına yaşa,
Hiçbir şeye aldırmadan.
Her tarafı sarı kırmızıya boyarsın
Ve elindeki birayla bağıra bağıra ve de
Bangırdata bangırdata izlersin televizyonu.
Ah bir de birayı tokuştururken,
Şerefe diyerek,
Karşındaki salak şeref kim diye sormasa.
Of anam of!
KURTLU GÖKYÜZÜ-3
Berrin Moreno diye bir kızla tanışırsın.
Sırf adı Marilyn Monroe’ye benziyor diye,
Evlenirsin onunla.
Üç oğlunuz olur.
Adları Apyullah,Seyfullah,Nurullah.
Of anam of.
Ve mezarını taştan oyarlar!
KURTLU GÖKYÜZÜ IV
Manda Van’da mıydı acaba?
Manda Van’daysa Van nerede?
Ben kimim?
Mandanın Van’da ne işi var?
Hem manda
Hem de Van’da.
Van’da bir sabah bir kahvaltı,
Bir de yumurta sahanda.
Abov!
KURTLU GÖKYÜZÜ V
Garson,çek bir az kuru az pilav
Yanındaysa bolca ekmek
Her dilim bir diş kovuğu
Üstüneyse sıcacık çay
Ve yanında cigaram.
Vay be!
Bugün de doyduk.
Hayatında bir üçgen düşüverir aniden
Makarna,yumurta,çay üçgeni.
Uyur yumurtalarla savaş edersin adeta.
Hepsi vurur sana öldüresiye
Her tarafın kan revan olmak yerine,
Yumurta sahanda olur.
Uyanışın kan ter içinde
Osursan yumurta kokusu kaplar
Cihanın dört bir yanını.
Aradan biraz daha zaman geçince
Yumurtlayacağını ve bir daha
Yumurtaya para vermeyeceğini düşünerek
Kuluçkaya yatarsın.
Arkadaşlarınsa dalga geçer seninle:
‘Oğlum sen tavuk musun’diye.
Azimle kaçan memeri siler der.
Beklerim çıkıncaya kadar.
Bekle Allah bekle.
Gelen yok,giden yok.
Ne haber var ne de avuntu.
Ümidi keser kalkarsın ayağa,
Kendine söz verirsin:
Bir daha yumurta yemek yok diye
Ertesi gün bir girersin ki mutfağa
Bir koli yumurta!
Dağlar oy dağlar,
Benim bu halime kim ağlar dersin.
Günler boyu.
Acıkır yersin mecburen
Arkadaşına gidersin oturmaya.
Onlardaysa salatası yumurtanın
Bir diğerinde tatlısı derler.
1001 çeşit yumurta öğrenirsin.
Ve bazılarıysa beğenmez
Özene bezene yaptığın
Havuçlu yumurtayı.
Oy anam oy!
Lokantaya gidersin az kuru az pilav.
Eve gelirsin makarna,yumurta,çay
Yine de delikanlı Anadolu çocuğunun
KARABASANIN FERYADI-2
Gecelerimdeki kızıl saçlı karabasan öldü artık.
Sessiz sedasız uyuyor kabuslarımda.,
Ve de yüzyıl uyanmayacakmış gibi...
Benimse gamzeler belirmeye başladı yüreğimde,
Gittikçe derinleşen ve sararan.
Papatya kokusu ortalıkta buram buram.
Gözlerimdeyse
Buğulu tebessümün haykırışı yağmura.
Senden daha gerçeğim dercesine.
Ardından her şeyin sensiz,
Sivribiber kıvamında acı olduğunu anladım
Sensizliği tadınca.
Ve dünyanın merkezine indiğimi hissettim.
Buram buram ter vücudumdan boşalıp
Alev alev yakınca.
Soğuktan tir tir titrerken,
Cemreler düşsün artık derdim.
Meğer vücudum değil de yüreğim üşürmüş.
KIZIL SAÇLIM
Kızıl saçlım,mor menekşem,
Ellerin mi oldun gayrı?
Ne oldu ki sanki bize,
Niye kaldık ayrı ayrı?
Ver ellerin sar boynuma,
Güzel yarim,tatlı hecem,
Senden ayrı kaldığımda,
Geçmez ki gündüzüm,gecem.
Seni ta ilk gördüğümde,
Gönlümde ece kılmıştım.
Ilık bir yaz akşamıydı,
Alıp yüzüme vurmuştum.
Bir dalgadır,geldi geçti,
Henüz çok erkendi bitti,
İşte en sonunda gitti,
Ben sevmiştim en çok seni,
KARABASANIN FERYADI
Sen yokken bir parçam yok sanki,
Parçasını arayan yap boz misali.
Ellerim görmüyor,gözlerim duymuyor,
Kulaklarımsa koklamıyor!
Sensizliğin sessizliğinde ne kadar çaresizim,
Direksiyonu kırık,şanzumanı sökük woswos misali!
Aküsü de bitik tabi ki,
Kan çıkıyor woswosun eksozundan
Ben misali...
Kuşlar sanki havada yürüyor,
Biz uçuyoruz,
Gökyüzüyse yanıyor cayır cayır,
Sobadaki ÖSS çalışma notlarım misali!
Ardından hayalin geliyor aklıma
Zaten hep orada yanlış anlama da
Az önce tuvalete gitmişti çişi gelmiş.
Ama hayalinin gözleri kıpkırmızı
Ateş misali,
Ve çok hırçın bakıyor,
İçindeki çocuğu öldüren katili bulan
Sarhoş misali...
Korkuyorum hem de çok,
Gecenin orta yerinde içindeki küçük çocuğun
En sevdiği oyuncağı bulamamaktan korkan,
Ben misali...
Boğazına sarılıp
Sıkmaya başlıyorum öldüresiye.
Aniden bir şey oluyor James gelince.
Her şey normale dönüyor.
Her şey daha güzel,daha parıltılı
Ve karşımda hepsini söndüren bir parıltı:
KOYU KARANLIKLAR DİYARI
Her yeni aşk,
Bir tutam şiir kağıt parçalarında.
İçlerindeki tonlarca yüküyle,
Ta yüreğinin özünden kopup gelmiş.
Bir yaban türkü,
Irak ellerde söylenen
Ve senden başkasının duymadığı.
Bir lens,
Herkesin önce takmak istediği,
Sonradansa çıkarıp atamadığı.
Ve bir koyu silüet,
Aklından çıkmayan ve de
Belki ömrünün sonuna kadar,
Çıkmayacak olan.
Ve bir ses,
N’olur gitme diye haykıran,
Bir gölgenin ardından.
Ve bir çift göz,
KAYIKÇI
Hıçkırıklarımdan kayık yaptım.
Nasıl olur bilmiyorum ama
Yaptım işte;
Hiç kimse inanmasa da
Umrumun en uç köşesinde bile değil.
Yaptım işte,
Ben yaptım ve uyandığında,
Önünde bir yığın kayık.
KARALIM
Bir çift kapkara göz,
Karanlığın orta yerindeki,
Tek umudum,
Denizlerin masmavisinden daha kara.
Belki de
Belki de bir çocuğun,
Kabusun orta yerinde,
Tüm saflığıyla dolaşırken,
Etrafındaki tehlikeleri sezmeden,
Tek kurtarıcısı olan,
Bir çift kapkara göz:
Senin gözlerin.
Bir yanda Ankara’nın,
Sıcaktan da sıcağı,
Diğer yanda Kütahya’nın,
Işıkları hiç sönmeyen,
Nedense geceleri aklına senin geldiğin,
Uyumayan kaçığı:
Ben...
Aradaysa kara tren ve
Yine her zamanki gibi,
Yaşamadığı beklemelere inat...
Kara tren olasım geliyor aniden ve
Ankara-Kütahya arasında,
Gidip gidip gelmek.
Belki de aval aval,
Ne olduğunu anlamadan.
Ama onca yolu giderken,
Raylardan çıkan melodinin bile
Bana bir umut olduğu,
KARA TREN-1
Kara trenlerin,
İkinci mevkilerinin,
Sessiz müdavimi,
Ben...
Yer bulamamış ayakta kalmışım,
Kalayım.
Önüm,arkam,sağım,solum doluymuş.
Dolu olsun.
Ayakkabımda beslediğim,
Minik farenin deliğinden su girmiş.
Kapıdan soğuğun vurmasıyla,
Ayağım bir kalıp buza dönmüş.
Dönsün.
Beklemek güzelmiş.
Beklenene değerse ve de
Yollar güzelmiş
Sevdiğine giderse.
Biri için acı çekmek,
O’nun için donmak ya da
Saatlerce uykusuz kalmak.
Uykularımı dostlara,
Hediye etmeye değecek
Birini arıyorum.
İnan ki:
Uykuyu özlemeyi özledim.
Özlemimi gider ve sarıl boynuma.
Aşkını kulaklarıma fısıldamaktan
Sakın korkma.
Belki gitmem gerekir ve
Arkamı dönerek sessizce giderim,
Bu güzelim şehirden ama
İnan ki sevdiğim
Giderken dışavurduğum sessizlikten
Çok daha farklıdır,
İçimde içten içe çağlayan,
Azgın şelalenin haykırışı.
Yıllardır aradığım rengi,
Bulduktan sonra,
Belki bırakmamı istersin ama
O renk içime işlemeye başladı,
Yavaş yavaş.
1 yorum:
murat merhaba canım. tesadüfen bloğunu gördüm. seni çok aramıştım ama bir türlü bulamadım. burda görünce çok sevindim seni. ve hemen yazmak istedim. ben çiğdem. tabi bu çiğdem kim diyeceksin. baya uzun görüşmedik çünkü. Dumlupınar Üniversitesinden. Ankaralı çiğdem:) tren yolculuğu yapmıştık. yuh artık bütün geçmişi yazmayım hatırlarsın heralde. sevgilerimle. sana ulaşabileceğim numara ver bana. öptüm..
Yorum Gönder