TRENDEYİM
İnsanlığa karşı yüreğim çopur,
Aklım firari bir bekleyişte,
Gözlerim tenine hasret.
Şu anda ne yaptığımı bile bilmiyorum.
Tek bildiğim şey var:
Geleceğin üstüne tıpkı buraya yazıyormuşum gibi,
Birşeyler yazmak,
Benliğimin üstünü örterek.
Benliğim ve yalnız ben...
Çorap kokan,
Adlında altı kişilik olan ama
Diyarbakır’dan İstanbul’a yapılan,
39 saatlik yolculukta tam on kişinin,
Çalışmaya gitmek için üstüste bindiği,
Karanlık ve bolca yıldız manzaralı,
Bu küçücük vagonda.
Bir kardeş uzanmış yatıyor,
Boylu boyunca,
Ölü gibi.
150 hadi bilemedin 185 olmuş,
Büklüm büklüm ve
Elimde Nihat Behram’ın,
Özlemin dili olsa kitabı.
Ama yok işte özlemin dili...
Yeni bir sayfa açmak istiyorum,
Hayatımın bundan sonrası için.
Şimdikiler gibi kapkara olmayan,
Ya da bembeyaz.
Göğün katranından daha kara olan,
Keşkesiz olacağına inandığım.
Yarınlarım için bir şeyler yapacağım.
Biliyorum çünkü,
Gelecek de birgün gelecek.
Avazımın çıktığı kadar susmam,
Her zamanki gibi bir işe yaramayacak,
Bundan sonra da.
Canım çok sıkılıyor.
Şöyle ortaya bir mum ışığı,
Yahut şarap açasım geldi.
Kanımın son damlasına kadar,
Şarapla karıştırmak.
Gözlerim firari bekleyişinin hasretinde.
Sen ise yine yoksun...
Birtek şey var sessizliğe eşlik eden:
Raylardaki melodi...
Tıngır mıngır ediyor ya da takır tukur.
Gerçi ne önemi var bunların,
Hoş olduktan sonra...
Ha unutmadan söyleyeyim:
Bir de yanda yatan gencin horultusu.
Gırtlağından mı geliyor ciğerinden mi belli değil.
Cebimde birkaç madeni para ve
Olmayan biletim.
Ya kondüktör gelirse!
Canım gelirse gelsin.
O da insan değil mi?
Anlar insanoğlunun halinden derken,
Çıkıp geliyor.
Tavşanlı’dan binenler!
Abi ben Kütahya’dan bindim.
O’da insan gözlerinin altı çökmüş.
Evli mi acaba?
Ya da çoluğu çocuğu O’nu mu bekliyor?
Ey geleceğini gören yarınların evladı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder