19 Şubat 2007 Pazartesi

ŞİİR-B

A B C D E F G H I J K L M N O P R S T U V Y Z


BARİ HAYALLERDE

Aşklarıma bile depozito kestiler.

Bölük pörçük geri verdiler bana.

Seni görmek öyle bir mutluluktu ki,

Erkenden yatardım hayallerimi süsleyesin diye.

Uyuyamaz koyunları sayardım.

Uykularımda bile izin vermezlerdi,

Kurtlar seni görmeme.

Saldırır parçalarlardı tüm koyunları.

Sessiz bir haykırışla gözlerimi açardım aniden,

Beynimde gecelerin sessizliğini delen bir uğultu.

Sesim çıkmaz,boğazıma düğümlenirdi sözcükler.

Göz yaşlarımdan

Baraj yapma teklifi bile geldi bana.

Kabul etmedim,biriktirdim bir leğende.

Baktıkça seni gördüm bulanık bir şekilde.

Kulaklarımda sensizliğin sesi,

Yüzümdeyse bir gülücük.


BOMBOŞ

Yaşamı fısıldarlardı kulağıma henüz üç aylıkken;

Uyusun da büyüsün,tıpış tıpış yürüsün,

Ev alsın,araba alsın...

Ne ev aldım ne araba,ne yat ne de kat...

Bu çocukta işadamı asaleti var derlerdi,

Henüz ağzım süt kokarken,

Aradan çok zaman geçti.

Ama hala kalp boş,cep boş,yaşam boş...

Çok yakışıklı olacak derlerdi ama çirkindim,

Boyu amma uzun derlerdi ama kısaydım,

Manken gibi zayıfsın derlerdi

Halbuki beni gören bu göbeği nasıl yaptın diyordu.

Aradan çok zaman geçti

Ama hala tip boş,kafa boş,beyin boş...

Öf derlerdi ne güçlüsün,halbuki alakam yoktu.

Peşinden herkes koşacak derlerdi,

Yürüyen bile olmadı.

Gözlerin ne kadar güzel derlerdi,halbuki kördüm.

Aradan çok zaman geçti

Ama hala yürek boş,bilek boş,gözler bomboş...

20 yaşında kız istemeye dünür gittik,

İçkisi yok dediler ayyaşın tekiydim.

Kumarı yok dediler,hayatına kumar oynardım.

Sigarası yok dediler,

Ta ortaokulda arkadaşlar bana izmarit derdi.

Aradan çok zaman geçti güller soldu.

Ama hala paket boş,kadeh boş,ev boş...

Sabaha kadar içtim, ölesiye

‘Hadi’dedi hancı kapatıyoruz.

Anladım ki yolun sonu buraymış.

Han boş,hancı boş,yol boş,yolcu boş

Herşey bomboş!

BİRİSİNE

Gözlerin,gözlerin ne hoş büyülüyor insanı,

Bir okyanus kadar ıssız,aynalar gibi büyülü

Ellerin,ellerin ne hoş sarıyor insanı

Annem kadar şefkatli,magma gibi sıcak.

Ben sana aşığım galiba!

Kalbin,kalbin ne hoş çarpıyor sessizce

Güller kadar narin,sözler kadar sessiz.

Beklemek,yalnız seni beklemek ne hoş.

Yüzyıllar kadar uzun ama salise kadar da kısa

Ben sana mecburum galiba!

Benimse yüreğim belki küçücük ama

İçinde sıradağlar var.

Gözlerimse belki kör,

Senden başkasını görmediği için.

Gözlerimde damla gözyaşı,gözyaşı kadar ağırlık

Ben sana bağlandım galiba!

BUHRAN

Ağlamak istiyorum omuzlarında,

Ama omuzların o kadar uzakta ki!

Ve başkası başını koymuş omuzlarına,

Ve benim boynum bükük,

Suratım asık,

Kestane haşladığımız

Cızırdayan sobanın başında geçirdiğim,

Kış gecelerinde...

Gözlerime kan bağlanmış.

Dikilmiş gözlerimin önüne,

Geçirmiyor gözyaşlarımı,

Hançerlerini sokarak parçalıyorlar hepsini.

Erkekler ağlamaz diyorlar.

Ve sadece gözlerimi kan bürüyeceğini...

Sonsuz bir çıkmazda,

Ve de gariplikler diyarında buluyorum kendimi.

Gözlerim kanlı.

Bu sefer de kan gözlerimden yüreğime sıçramış,

Veba misali sarıyor dört bir yanımı,

Korkuyorum, hem de çok:

Vücudumu ve de ardından,

Benliğimi kaplayacağını düşünerek.

Hayatımın sadece keşkelerden ibaret,

Bir sevda türküsü olduğunu düşünmeye başlıyorum.

Ama türkünün melodilerini,

Kimse dinleyemiyor bugünlerde.

O kadar iğrenç notalarla bezeniyor ki:

Kimse dinlemek istemiyor,

Herkes kaçıyor benden,

Azrail’mişim misali.

Belki milyonlarca dağ uzakta olan,

Belki de bana benden yakın olan,

Birisinin varlığı su serpiyor yüreğime.

Bunu biliyorum ama anlamıyorum.

Bildiğim halde bulamayacağımın korkusu,

Kaplıyor benliğimi.

Od misali yanıyorum.

Kestane haşladığımız,

Cazırdayan sobanın önünde geçirdiğim,

Soğuk kış gecelerinde.

Benliğimin giderek benden uzaklaştığının,

Farkına varıyorum.

Ve ilk aşkımı özlüyorum ardından.

Kızıl saçlım,mor menekşemi.

Ama O’nun yapraklarını da,

Biri koparmış ve atıvermiş çöpe.

Bağırarak gözlerimi açıyorum.

Uyanıyorum yüz yıllık uykumdan.

Ve karşımda duvardaki sevgilim beliriyor:

Hani her evden çıkışımda arkamdan dua eden.

Ve yemek hazırlayamasa bile karşımda,

Oturup bana eşlik eden.

Her gün çıkarken alnına bir buse kondurduğum,

Devamlı gülen ve bana bir kez olsun,

Kötü söz söylemeyen duvardaki sevgilim.

Ama O’da sırtını dönmüş bana,

Tüm dostlar gibi.

Kendimi çimdikliyorum,

Bu kabustan uyanmak için.

Kafam ağrıyor.

Kırıldı sanıyor ağlıyorum.

Nefes alamıyorum,hiçbirşey düşünemiyorum.

Konuşamıyorum bile...

Sözcükler boğazıma düğümleniyor.

İnsan olduğumdan bile kuşku duymaya başlıyorum.

Ardından hayalin bile gelmiyor gözlerimin önüne.

Kötü birşeylerin olmaya başladığını anlıyorum,

Ağlıyorum, ağlıyorum...

Aynı O’nun benim yapraklarımı

Yıllar önce buruşturduğu gibi.

Avuç içlerinde...

Ama yine de yapamıyorum O’nu düşünmeden,

Bugünlerde...

Ve ardından hayallerime giriyor.

Defolup gitmesini söylüyorum.

Ve cehennemin dibine kadar yolu olduğunu.

Ama dinlemiyor.

Başını omzuma koyuyor hayallerimde,

Ve nihayet ardından bir damla yaş düşüyor,

Gözlerimden.

Kafasını kaldırıp bana bakıyor,

Ve tekrar başını koyuyor omuzlarıma.

Bense o damla gözyaşı değil,

Gökten düştü diyorum.

Ve biraz daha abartarak,

Çatının aktığını söylüyorum.

Hani erkekler ağlamaz ya!

Pekiyi!

Erkekler de ağlar diyor,

Ve benim de O’ndan ayrıldığımda,

Gözlerimden benden habersizce akan,

Üçbeş damla yaşı hatırlatıyor.

Ve ben de boğazını sıkıyorum öldüresiye.

Bugünlerde kendimi dağlı gibi hissediyorum.

Hiçbirşey görmemiş,

Ve hiçbirşey yaşamamış,

Hayata dair.

Sadece onlardan kopup gelmiş olan,

Elinde odunuyla,

Odununu oraya buraya sallayıp,

Herşeyi yok etmek isteyen,

Ve ‘unga munga’ diye böğüren,

Biri vardı.

Daha dün doğup gözlerini açan,

Ve haykıran ‘Günaydın’ diye gökyüzüne,

Selam veren kuşlara.

Bugün bir yaşında olması gerekirken,

Ne oldu da bana

Ak sakallı dede oldum,

Hayattan hiçbir beklentisi olmayan,

Ver saçlarımın dökülüp

Kel olduğumun farkına bugün vardım:

Gökyüzünden kara tabuta uzun bir yolculuk,

Yalnızca bir günlük.

Gözlerimden yere düşen damlayı alıp,

Geri gözlerime koyuyorum.

Ama erkeklerin ağlamayacağını düşündüğümden değil:

Senin düşünülmeyi boşver de,

O gözlerden düşmeye dahi layık olmadığını,

Düşündüğüm için...

Defol git hayallerimden,

Beni yalnızlığımla baş başa bırak.

Mum yaktığım,

Ve O’nun için kendi ellerimle hazırladığım,

Bu güzel akşam yemeğinde.

Bugünlerde o kadar muhtacım ki,

Bir omuzda ağlamaya.

Sanki yüzyıllardır ağlamamış gibiyim.

24 saat o kadar az geliyor ki bana,

hiçbirşey yapamayacakmışım gibi.

Ve de o kadar sonsuz ki.

İçinde kaybolup gidecekmişim ve

Yolumu bir daha bulamayacakmışım gibi.

Ama bir tek temennim var,

Sonsuza dair:

‘Keşkesiz olsun yarınlar...’

BEKLEYİŞ

Seni beklemek meğer,

Hayattan beklentilerimmiş.

Bilmesem de bekleyenin kim olduğunu,

Mahzun bir bekleyişmiş.

Sana yazılan şiirler arasında beklenen,

Gerisinde bir mutluluk beklediğin.

Hiç tatmadığın bir aşkı yaşama beklentisi,

Seni beklememiş meğer.

Yolumu gözleyen annemden,

Bir küçük selam bekleyen,

Asker yavuklusundan,

Ölen bir babanın bir akşam ansızın,

Kapıyı çalıp girmesinde,

Toprağın altındaki can papatyanın,

Baharı bekleyişinde.

BİR DEFA DA YOLUN SONU OLSUN

Şairin gidiyorum yapayalnız dediği gibi

Gidiyorum ben de.

Ama yolumun sonu belli değil,

Sonsuzluklar diyarındaki,

Kayıp bir kente doğru.

Sonsuz uzunlukta bir yolculuk

Hatta hiç kimsenin bilmediği kadar uzun.

Belki de çoğuna göre anlamsız.

Gözlerinin katran karasında boğulana ya da,

Teninin sonsuz esmerliğinde

Kaybolana değin.

Hiçbir düşüncem yok.

Bu sonsuzluktan,

Kurtulmaya dair.

İlk defa görüyorum,

Yok olmak isteyen birisini ve

O da benim.

Ey esmer dilber,

Aldın benden beni,

Şunu bil ki:

Bana seni gerek sen

2002

Selam 2002

Alacağım umutlarım var

Senin ufaklıklarından

Senden almamı söylediler.

Borçlusun bana

Senet falan yapmam korkma

İstediğimi verirsin değil mi?


BENİ HATIRLA

Ne zaman gri bulutlar gelir de

Yağmur yağarsa,

Gözlerim dalar da kirpiklerim ararsa

Beni hatırla...

Bir gün mavi denizlerin

Haykırırcasına coştuğunu görürsen,

Martıların çığlıklarında sesimi duyarsan,

Suların kızıl güneşi yuttuğunu görürsen,

Beni hatırla...

Bir zaman gelir de

Eski hatıraları anmak,

Geçmişini yeniden yaşayıp,

Çılgınca ağlamak istersen

Beni hatırla...

Islak sonbahar gecelerinde

Saçlarını okşayışında rüzgarın,

Ben yoksam gözbebeklerinde,

Acısını duyarsan bu sevdanın,

Beni hatırla...

Uzaklardan gelen sesiyle gitarın,

Hüzünlü bir aşk melodisiyle,

Bir fırtına koparsa içinde ansızın,

O küçücük kalbinle,

Beni hatırla...

Biliyorum bu sevdanın suçlusu benim

Yenik düştüm bu sevdaya

Sense tek dileğim

Yolun düşerse bir gün bizim orasına

Beni hatırla...

Sakın ama sakın beni unutma...



Hiç yorum yok: